Skip to content

Bebeklikte Bilişsel(Zihinsel) ve Dil Gelişimi

Bebeklikte Bilişsel(Zihinsel) ve Dil Gelişimi

Çocuklar, dünyaya ilişkin bilgilerini yapılandırırken; şemalar özümleme, uyma, örgütleme, dengelenim ve denge kurma tekniklerini kullanırlar.

Şemalar: Şemalar örgütlenmiş davranış ya da düşünce örüntüleridir. Bebek ya da çocuk dünyaya ilişkin anlayışını yapılandırmaya çalışırken beyin şemalar yaratır. Bu şemalar bilgiyi örgütleyen eylemler ya da zihinsel tasarımlardır. Davranışsal şemalar çocuklukta gelişir. Bebekler şemalarını emme, bakma, yakalama gibi eylemlerle nesnelerin üzerinde geliştirirler. Daha büyük çocuklar problem çözmek için stratejileri ve planları vardır. Yetişkinliğimizde araba kullanmaktan bütçe yapmaya birçok alanda çeşitli şemalar oluştururuz.

Şemalarımızı özümseme ve uyma kavramları ile birlikte kullanırız.

Özümseme: Yeni bilgi veya deneyimleri ile baş etmek için var olan şemaların kullanıldığını öne süren kavramdır.

Uyma: Çocuklar yeni bilgi ve yaşantıyı öğrenmek için var olan şemalarındaki değişimlerdir.

Örnek verecek olursak çocuklar doğdukları zaman her nesneyi ağızlarına götürerek emme davranışı benimserler ancak zaman içinde her nesnenin emilmeyeceği bilincini kazanırlar bu uyma davranışına bir örnektir.

Örgütleme: Çocuklar dünyayı anlamak için yaşantılarını düşünceleri ile örgütlerler. Birbirinden ayrı davranış ve düşüncelerin daha üst sistemde gruplandırılmasıdır. Çekicin nasıl kullanıldığını gören çocuk büyük bir çekiç olan balyozunda nasıl kullanılacağı hakkında da fikir sahibi olur.

Denge ve Gelişim Evreleri: Dünyayı anlamaya çalışırken, çocuk kaçınılmaz olarak bilişsel çatışma ya da dengesizlik yaşar. Karmaşık durumlar dengesizlik yaratır. İçsel denge arayışı değişim için çocuğu güdüler ve yeni şemalar geliştirilerek eski ve yeni şemaları özümser.

Basit refleksler ile bebek dünyasını algılar bunu emme ve aranma refleksleri ile yapar.

Nesne Sürekliliği: Nesnelerin görülmedikleri, duyulmadıkları ya da dokunulmadıkları zaman bile var olmaya devam ettikleri anlayışıdır. Beş aylık bir çocuğun oyuncağını bir nesnenin arkasına koyarsanız çocuk onun nesnenin arkasında olduğunu algılayamayacaktır. Nesne sürekliliği zaman ile birlikte gelişmeye devam eder.

Kalıtım mı Çevre mi?

Bebeklerin gelişiminde kalıtımın mı yoksa çevresel etkenlerin mi daha etkili olduğu yıllar süren tartışmalar yaratmıştır. Yapılan araştırmalar doğrultusunda kalıtımsal faktörlerin çevresel faktörlerden daha etkin rol oynadığı kanıtlanmıştır.

Elbette çevre ve uyaranlar çocuğun gelişiminde hayati etkiye sahiptir. Çevresel faktörler bilişsel gelişimi etkiler ancak genetiğin koyduğu sınırları aşamaz. Çocukların gelişimini sadece genetik etkenlere bırakamayız.

Uyaran çeşitliliği(oyun ve oyuncak) bebek için çok önemlidir. Seçilen oyuncaklar birkaç duyuya birden hitap eden oyuncaklar tercih edilmelidir. Bunlar renk, ses ve dokunma duyularına önemli katkı sağlarlar. Çocuğa doğru oyuncak seçimi yapma konusunda uzmanlardan fikir almakta fayda vardır.

Öğrenme Hatırlama ve Kavramlaşma

Öğrenmeyi beş alt kategoride açıklamak faydalı olacaktır.

Koşullama: Koşullanma, özellikle bebeklerin ne algıladıklarını belirtme konusunda araştırmacılara birçok şey öğretmiştir. Örneğin bebekler emme davranışını uyaran müziklerle koşullandıklarında daha hızlı emdikleri gözlemlenmiştir.

Dikkat: Zihinsel güçlerin belirli bir şey üzerine yoğunlaştırılmasıdır. Yeni doğmuş bebeklerde bile dikkat mevcuttur.

Dikkatte göz ardı edilmemesi gereken alışma sürecidir. Bebeklere devamlı olarak aynı şeyin tekrarlanması dikkatin dağılmasına neden olur. Çocuklar büyüdükçe dikkat süreleri de artar.

Bellek: Organizmanın bilgiyi zaman içinde koruduğu tüm duruma verilen addır. Gelişim devam ettikçe bellek de gelişir. Yirmi aylık bebeğin belleği sekiz aylık bebekten daha eskiyi hatırlayacaktır. Büyük bir çoğunluğumuz hayatımızın ilk üç yılına ait olayları hatırlamayız. Bunun nedeni bebeklik amnezisi dediğimiz olaydır. Prefrontal lobumuzun ve hipokampüsümüzün yeteri kadar gelişmemesinden kaynaklıdır.

Taklit: Bebekler için öğrenmede en temel etkenlerden birisi taklittir. Araştırmalara göre yeni doğan bebekler birkaç günlükken bile taklit yapabilirler. Çocuklar büyüdükçe taklit etme tutumlarını genişletirler.

Kavram Oluşturma ve Sınıflandırma: Bebeklerin de kavramları vardır. Araştırmacılar üç aylık bebeklerin benzer görünümdeki nesneleri bir araya topladıklarını gözlemlemişlerdir, bu da yaşamın ilk yıllarında bile sınıflandırma yapıldığının göstergesidir. Çocuklar büyüdükçe kavram oluşturma ve sınıflandırma becerileri de gelişir.

Bireysel Farklılıklar

Her doğan çocuk özeldir. Bununla birlikte çocukların zihinsel ve fiziksel farklılıklar da gösterecekleri bilinmektedir. Temel farklılıklara örnek verecek olursak kız çocuklar erkek çocuklarından daha erken konuşurlar bunun sebebi hormonal farklılıklardır. Bir çocuk 10 aylıkken yürüyebilirken bir başkası 14 aylıkken yürüyebilir. Bu gibi farklılıklar bireysel farklılıklardır ve en önemli belirleyicisi genetik faktörlerdir.

Dil Gelişimi

Dil sembol sistemleri temelinde sözel, yazılı ya da işaretli olabilen iletişim formudur. Bir toplumun kullandığı kelimeleri ve onları birleştirecek ve değiştirecek kuralları içerir. Başkaları ile konuşmak, onları dinlemek, okumak ve yazmak için dile gereksinim duyarız. Dilimiz geçmiş olayları ayrıntılarıyla anlatabilmemize ve gelecekle ilgili planlar kurabilmemize yardımcı olur. Bilgilerimizi bir kuşaktan diğerine aktarmamıza ve zengin bir kültürel miras oluşturmamıza izin verir.

Dilin bazı kural ve sitemleri vardır. Dil yüksek derecede ölçülü ve düzenli bir kavramdır. Bir dilin en küçük birimi, kullanılan sesleri ve bunların nasıl birleşeceğini belirleyen fonemlerdir. Her bebek doğduğunda bütün dillerde olan sesli harfleri çıkarabilir. Türkçemizde bulunan sekiz sesli harfin yanında Korece’deki sesli harfleri de çıkarabilme kapasitesine sahiptir. Zaman içinde yakın çevresindeki duyduğu sesleri taklit edecek ve diğer sesleri unutacaktır. Bebeğin gelişimi devam ettikçe de sesler arasında belli bağlantılar fark edecek ve bunları tekrarlayacaktır b-a ba-ba gibi.

Fonemler birleşerek morfemleri oluştururlar. Burası sözcüğün temel anlamını taşıdığı alandır. Artık çocuk hangi kelimenin ne anlama geleceğini anlamaya başlamıştır.

Morfemlerde oluştuktan sonra sıra söz dizimine gelir. Sözcüklerin ve geçerli söz öbeklerinin cümleler kurmak için birleşmesi ile oluşur. Çocuklar büyüdükçe daha geniş ve anlamlı cümleler kurmaya başlarlar ‘gel’ bir cümledir ve bir buçuk yaşındaki çocuk anlamlı bir şekilde söyleyebilir. Ancak babacığım gel birlikte futbol oynayalım cümlesi için bir hayli zaman ve aşama geçmesi gereklidir.

Bebekler 8-12 aylıkken bir nesneyi göstermek veya işaret etmek için jestlerini kullanmaya başlarlar. Mama yemek için biberonu gösterebilir veya ilgisini göstermek için bir köpeği gösterebilir. İşaret etmedeki ve jestlerini göstermekteki sorunlar otizmin temel göstergelerinden birdir ancak üç yıla kadar otizm tanısı konamayacaktır. Bu konuda uyanık olmakta fayda vardır. İletişim kurmamak otizmin en belirgin özelliğidir. Yapılan bir çalışmada sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan ailelerin çocuklarının jestlerinin düşük sosyo-ekonomik durumlu ailelere göre daha belirgin oldukları gözlemlenmiştir. Bu duruma neden olan faktörler; eğitim, uyaran çeşitliliği ve bilinçli ebeveyn tutumlarıdır.

Çocuklar on üç aylıkken elli kadar kelimeyi anladıklarını ve on sekiz aylıkken bu kelimeleri konuşabildikleri saptanmıştır. İlk sözcükler çoğunlukla önemli kişiler (ana-baba), oyuncaklar(top), hayvanlar(hav hav) gibi sözcüklerden oluşur.

Gelişimi devam eden çocuk 18-24 aya ulaştıklarında iki sözcüklü ifadeleri kullanabilme yetisini kazanırlar ‘köpeğe bak, top nerede’ gibi.

Dil Gelişiminde Biyolojik ve Çevresel Etkenler

Biyolojik Etkenler: Konuşma ve anlama yetisi, sinir sistemimizin yanı sıra, sesle ilgili başka donanımları da gerektirir. Atalarımızın sinir sistemleri ve vokal donanımı binlerce yıldır değişmiştir.

Beynimizin bazı bölgelerinin dil için kullanıldığı bilim adamlarında kanıtlanmıştır. Bu keşif beyin hasarı alan kişilerin incelenmesiyle fark edilmiştir. Beynimizin sol frontal bölgesinde yer alan ve sözcük çıkarma için kullandığımız broka bölgesi, dili anlamada etkin rol oynayan ve sol yarımkürede bulunan wernicke bölgesi. Bu iki bölgede oluşan hasarlar dil kaybı ya da hasarı dediğimiz afazi(söz yitimi)ye neden olmaktadır. Broca bölgesindeki hasar sözcükleri istenen şekilde aktarılmasını zorlaştırırken,  wernicke alanındaki hasarlar ise bireylerin anlamalarını zayıflatır ve akıcı ancak anlaşılmaz konuşmalarına neden olur.

Ünlü dil bilimci Noam Chomsky çocukların dil öğrenmeye biyolojik olarak donanımlı doğduklarını belirtir. Çocukların gelişim evreleri ve yapılan çalışmalar bu teorinin doğruluğunu kanıtlar.

Çevresel Etkenler: Bir bebek ‘an-ne’ dediği zaman anne bebeği kucaklar ve sevgi gösterir. Bunu öğrenen çocuk daha çok anne der ve sevgi görür. Davranışçı ekoldeki uzmanlar dilin azar azar oluştuğunu ve piyano çalmak gibi karışık bir eylem olduğunu öğrenildiğini savunurlar.

Annelerinin daha sıklıkla konuştuğu bebekler, önemli ölçüde daha geniz sözcük dağarcığına sahip oldukları gözlemlenmiştir. Çocukların sözcük dağarcıklarının gelişiminin daha iyi belirleyicileri, annenin dili ve okuma-yazma becerileri ile annelerin çok satıda farklı sözcük kullanması olmuştur. Örnek olarak anneler çocuklarıyla konuşurlarken daha çeşitli sözcükler kullandıklarında çocukların sözcük dağarcıklarının gelişimleri daha verimli olmuştur. Buna karşın annenin toplam konuşma miktarı ile ilgili bulunmamıştır. Buradan çıkarılacak sonuç süre değil niteliktir. Örneğin bir çocuk köpekçik dediğinde anne evet köpekçik et yiyor’ derse çocuk için daha faydalı olacaktır.

Yapılan bir araştırmaya göre 14-24 aylık çocuklarına günlük kitap okuyan annelerin çocuklarının 36. Aya geldiklerinde düzenli kitap okunmayan çocuklardan çok daha güçlü dil gelişimi ve bilişsel gelişim olduğu gözlemlenmiştir.

Dil Gelişimi İçin Anne Babalara Öneriler

1) Etkin bir konuşma eşi olun. Bebeğiniz ile konuşun.

2) Bebeğinizle sizi anlıyormuş gibi konuşun. Bebeğiniz ilginizi fark edecektir.

3) Çocuğunuz ile konuşurken duygularınızı eksik etmeyin çocuklar duyguları bizim düşündüğümüzden daha fazla hissederler.

4) Çocuğunuz büyüyüp size derdini anlatmaya, sizinle hislerini paylaşmaya başlayacaktır işte tam burada iyi bir dinleyici olun.

5) Cinsiyet kalıp yargılarından uzaklaşın bu cinsel kimliğini oluşturmaya başlayan3-5 yaşındaki çocuklar için çoğu zaman olumsuz etki yapar.

Sorularınız oldukça iletişime geçip paylaşabilirsiniz.

Okuduğunuz için teşekkürler.

PSİKOLOGLARIMIZA Danışın

İletişim bilgilerimizi kullanarak bize ulaşabilirsiniz

Formu kullanarak bize mesaj gönderebilirsiniz, size yardımcı olmaktan memnuniyet duyarız.